Diyarbakır’da STK’lerden ‘Dünya Barış Günü’ mesajı: ‘Anayasa yapım süreci bir an önce başlatılmalı’

2 Eylül 2025

Baro, Tabip Odası, Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsası, İnsan Hakları Derneği gibi 116 kuruluşun yer aldığı Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu üyeleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Dağ Kapı Meydanı’nda basın açıklaması yaptı.

Açıklamayı okuyan Diyarbakır Kent Koruma ve Dayanışma Platformu sözcüsü Yıldız Ok Orak, bu yılki 1 Eylül Dünya Barış Günü’nü, eşitliği, adaleti esas alan ve demokrasi mücadelesine olan inançlarını büyüten bir atmosferde karşıladıklarını söyledi.

Savaş politikalarının neden olduğu yıkım, yoksulluk, göç ve travmaların yıkıcı etkisinin, yaşamsal tüm güzellikleri ve değerleri nasıl yok edebildiğinin, kuşaklar boyu tanığı olduklarını söyleyen Orak, “Savaş, çatışma ve şiddetin yarattığı yıkımı ve acıyı fazlasıyla yaşamış bir toplum olarak, barışın önemini çok iyi bilmekteyiz. On yıllardır süregelen şiddetin, silahın, operasyonların ve güvenlikçi yaklaşımların Kürt meselesini çözmekten ziyade derinleştirdiği, güvenlikçi politikalarda ısrarın da toplumsal barışa ve birlikte yaşam iradesine zarar verdiği fazlasıyla deneyimlenmiştir” diye konuştu.

“BUGÜN ATILACAK ADIMLARIN ŞEFFAF, KAPSAYICI VE KARARLI OLMASI HAYATİ BİR ZORUNLULUKTUR”

Terör örgütünün fesih kararının ardından yaşanan sürece ilişkin atılacak adımların kapsayıcı ve kararlı olması gerektiğini dile getiren Orak, şunları kaydetti:

“Geçmiş çözüm süreçlerinin başarısızlığı, şiddeti yeniden tırmandırmış, güvenlikçi politikaları derinleştirmiş, binlerce insanın yaşamına mal olmuş, demokratik hakları daraltmış ve toplumsal güveni sarsmıştır. Bugün atılacak adımların şeffaf, kapsayıcı ve kararlı olması hayati bir zorunluluktur. Aksi halde, süreci sabote eden ve provokatif eylemler içinde olanlar, tarih ve toplum önünde ağır bir sorumlulukla yüzleşecektir.

Meclis’te kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu’nda barış annelerinin Kürtçe konuşmasına uygulanan ambargo meselenin çözümü noktasında kaygı verici durumdadır. Popülist, kutuplaştırıcı, düşmanlaştırıcı bir dilin barış sürecine vereceği zarar tahmin edilenden büyük olur. Toplumun ihtiyaç duyduğu şey; adalet, eşitlik, güven ve ortak bir gelecek tahayyülü etrafında inşa edilmiş yeni bir siyasi dildir.”